Hoş Geldiniz

Hareket Fikir Sanat¹, bir kimlik değil. Bir şey-ci ya da bir şey-li – en önce de Hareketçi değiliz.

Elhamdulillah Müslümanız. Azı, fazlası yok. Tastamam ve en güzeli.

Çünkü “…‘Ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim vardır?”²

Çağın, belki de dünyanın en sıkı çalışan denklemlerinden biri: Bir şeyi herkes biliyorsa kimse yapmaz.

Mesele istisnasız herkes ve kimseyle ilgili değil elbette. Ancak çoğunluğun eğilimi için şu iki kelimenin çağrışımı kâfi: İyi ve Enayi.

İşte bu yüzden Hareket, Fikir, Sanat… 

Daha iyi bir Türkiye, daha iyi bir dünya için fikir ve sanatın kılavuzluğuyla hareket arasındaki bağın güçlendirilmesi şart.

Fikir ve sanat, hareketle buluşmalı. Birbiri gibi davranmadan, ancak birbirini işaret eden, iyiye ve güzele teşvik eden üç kaide. Kaide yani kural… Kaide³ yani ancak onun üzerinde ayakta durulabilir olan.

Hülasa;

Helal ve yasal zeminde, daima efdalin peşinde,

Hareket, fikir ve sanat ekseninde,

Düne denk olmasın diye her gün,

Daha iyi ve daha güzel için;

Düşünen, düşleyen, eyleyen,

Bir menfaat uğruna değil, her şeye rağmen,

Ahmak diyenlere “Ahlak!” diyen,

Öne çıkmayı ya da ardına saklanmayı zul addeden ancak sözünün, inancının, davasının arkasında durmayı en mühim vazife bilen,

Kişiye değil, işe – davranışa bakan,

İslam’ın neşvesiyle mutlu ve güçlü; güleryüzlü ciddi,

Bilgiçlik değil; bilgelik, hikmet peşinde,

Büyük hedeflere küçük adımlarla yürüyen,

Günahsız değil elbette haşa ama samimi, içten tövbekâr,

Havf ve recâ arasında, ne ifrat ne tefrit – itidal tepesinde nöbetine sadık,

Kötü bir üslubun, en basit hakikatlerin dahi hazmını güçleştireceğini,

Bir insana yapılabilecek en büyük kötülüklerden birinin, onu, hatasını müdafaaya mecbur etmek olduğunu bilen,

Kolaylaştıran, zorlaştırmayan; müjdeleyen, nefret ettirmeyen⁴,

Cennete girebilmek için birbirini sevmenin şart olduğunun farkında⁵,

Birbiriyle yarışan değil, birlikte gelişen,

Ayrı düşürecek teferruata değil birleştirecek sayısız ortak güzelliğe odaklanan,

Birbirine düşmeyen, birbirini düşünen,

Küsmek için bahane değil, koşmak için vesile arayan,

Dostu küstürmeyen, düşmanı kışkırtmayan,

Yumuşak sesli, yumuşak sözlü, yumuşak huylu,

Şeytana uyana değil, şeytana düşman,

Gıybete, yalana, hasede, tecessüse, tahkire, alaya – bilcümle harama düşman,

Kire ateş etmeyen sabun gibi, kötü davranışın etrafını sarıp insandan tahliye eden,

Islahı böylece mümkün olmayan kötülüklere karşı gözünü budaktan sakınmayan,

Derneği, vakfı, partisi, şirketi, Allah’tan gayrı hâmisi olmayan,

“Bizim gibi yapın” davetiyle değil, O’nun (sav) gibi yapalım gayretiyle,

Elbette birlikten doğacak kuvvete talip ancak birlikte hareket ederken aynılaşmayan, sıradanlaşmayan, kendisi kalmaya özen gösteren; sırayı bozmadan, sıra dışı işler yapmaya talip,

Belki de en önemlisi, kimseyi dışarıda bırakmayan bir beraberlik…

Hoş geldiniz.

---

1. Mümin, mütefekkir ve büyük Türk münevveri Nurettin Topçu’nun Hareket felsefesi ve dergisi, en mühim ilham kaynaklarımızdan biri elbette. Bu topraklarda, daha iyi ve daha güzel için düşünen, düşleyen, eyleyen hemen herkesin ilgi ve/veya saygı duyduğu Topçu ve Hareket felsefesine dair herhangi bir temsiliyet iddiamızın bulunmadığını en başta ve şüpheye yer bırakmayacak açıklıkta ifade etmek isteriz.
   Zaman içerisinde çabamızın şeref duyacağımız benzerlik ve tercih ettiğimiz farkları; daha doğru bir deyişle hususiyetleri, açık bir şekilde görülecek, anlaşılacaktır Allah’ın izniyle.
   Nihayetinde dikkat ettiğimiz ve çektiğimiz nokta; adımız değil, amacımız olacaktır inşallah. ↩︎
2. Fussilet, 33. (Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Meali). ↩︎
3. Bir şeyin yere dayanan bölümü veya bir şeyin üzerine oturtulduğu nesne; ayaklık, duraç, taban (I), tabanlık. (Güncel Türkçe Sözlük) ↩︎
4. (Buhari, İlim, 11 [69]; Müslim, Cihad, 8 [1734].) ↩︎
5. Ebû Hüreyre”nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. 
   Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? 
   Aranızda selâmı yayın.”
   (M194 Müslim, Îmân, 93). ↩︎